27 Şubat 2011 Pazar

Evet, doğru.

Kent'in Kulübü

Çok bariz bir şekilde gözümün önünde, o klasik çalışma masamda, küçük ışığım açık..
Önümde kitaplar, defterler ve ben yine sadece geceleri çalışabiliyorum. Evde mutlak sessizlik hakim, odamın kapısı kapalı, camımın perdesi açık.
Hali hazırda çoktan bozulmuş müzik setim duvardaki yerinde. Lakin ablamdan yadigar walkman'im ve küçük kolonlarım masamın üzerinde.
Ve ben analog radyoyu ayarlayıp 101.00 frekansında Kaybedenler Kulübü'nün başlamasını bekliyorum. Başlayınca da ucu bucağı kolay kolay gelmiyor zaten.
O zaman için - yani güzide lise zamanlarımda - varolan en başka en aykırı programı yaparlardı, Kaan ve Mete.
Bazı programları o eski teknolojide kasete kaydettiğimi dahi hatırlıyorum.- 60'lık kaset, 90'lık kaset -

Şimdi filmi çekildi, hazırlıklar tamam, teaser'ı beğenildi (daha teaser iken türlü konuşmalar çıktı) soundtrack partisi planlandı.

Güzel yada değil, türlü eleştiriye açık. Ben keyif aldığım açıdan bakmayı tercih edenlerdenim. "Kişinin kendine yakışanı giymesi" de denebilir.
Şu sonradan koşturarak bir önceki kuşağa yetişmeye çalışan genç insanlara malzeme olmasın yeter.
Haksız mıyım?

full
flo$
renk
kent....

20 Şubat 2011 Pazar

Renkleri beklemek?

İşin özü azizim, zehirlenmişim ben.
Emiyorum kendimi, tükürüyorum akabinde, nafile. Düzenli, düzenle yapıyorum. Dakikada ve günde hep aynı adetle. Kontrol ediyorum, yetmemiş. Tekrar yeniliyorum hepsini.
Bana inatmış gibi ürüyorlar da durmamacasına. Arada bir antrakt oluyor, hah! tamamdır "bakiyim 'bi" diyorum, sarmış yine. Dolanmış ayaklarıma, kollarıma!
Bakışlarımdaki yabancılaşma en çok aynadaki beni ürkütüyor. Bakıp bakıp görememek çok can yakıcı. Hepsi zehirden.
Hızlı ele alıyor insanı. Tahminimden çok daha hızlı çıktı. En azından tutabileceğime inanmıştım ellerim küçük dahi olsa, yanıldım. Yanıldığımın farkına varmak çok zaman almadı ancak, baktım olacak gibi değil, yıkamayı denedim.
Tuzlu sular, tatlı sular, sodalı sular. Denedim. Yıkandıkça boyandı. Sabrımı elden bırakmamak, üstüne çıkabilmek için de direndim ekseriyetle. Kaç kafası var çözemedim ama, rüyalarıma dahi girmesine göz yumdum..

--------------------------------------

Bir şey var şu bizim durumumuz ona benziyor

Umarsızlığı yüceltmek mi desem?
Renkleri beklemek belki...

Makbule geçmeyen armağan
Ya da
Zindanda gökbilim öğrenimi.

Ya da
Satın alınmak
Ezgiler tarafından

(C.S. / Sıcak Nal)

12 Şubat 2011 Cumartesi

aidiyet sorunsalı

kimsenin bir suçu veyahut günahı yoktu. sen yaptın, ondan oldu.
karşıma çıkıp dersen "ben kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum" diye, sormazlar mı sana, "bre ademoğlu niçin seçmedin, neden bulmadın yerini?" diye. Sorarlar tabi.
tembellik, umursamazlık artık genel hal olmuş, belli. yazık değil mi peki sana?
geldin gidiyorsun işte...
zamanın oyunlarıyla çerçeveli ömründe "e ee?" lerle sıkışmış cümleler yeter mi peki? kendini kaptırdın mı bir kere, zor ayılır, zor uyanırsın.

yetmiyor diyorsun bana. bu dünya, bu geceler, bu günler, bu çiçekler, bu koku! cevap olmuyor artık sorularıma.
silkelenmeli, dirilmeli daha doğrusu risk almalı insan. madem yetmiyor bunlar sana, küfrü basıp çek git yoluna!
eski saçmalıklar da yok artık, ömrün yarısına 5 kala olmuşsun. en son ne zaman denedin acaba?
biri de çıkıp karşıma bana sorsa, olgunlaşmanın en boktan yanı ne diye; yüksek ihtimalle o "gözü kara" zamanların noksanlığı derim. vallahi derim. bir sebebi var elbet. doğa anne gereği, herşeyin bir nedeni olduğu gibi, bunun da var elbet.

"Düşünme! Arzu et sade.
Bak, böcekler de öyle yapıyor." (O. Veli)

6 Şubat 2011 Pazar

Koşulsuz/Beklentisiz

Tartışmasız hep aynı sadakat. Gözlerdeki mana sabit, kalpteki sevgi ve bağlılık sonsuz!
Bakıyorum da şu 4 ayaklı tüylü varlığa, uyuyor şu anda karşımda. İzliyorum onu.
Olamadık sinirlenince zikrettiğimiz şu familyanın adı kadar insan! Yapamadık.
Egolarımızdan arınmamız o kadar güç, o kadar imkansız, o kadar zor ki! O egoyu eken sen, biçen sen ey sersem insan!
Kendi kurduğu tuzağa düşüp yenilen ve bunu tekrarlayacak kadar hayattan bir ders alamayan o üstün varlık.
Tanrı'nın bahşettiği en büyük gücü kullanabilme yetisi olup da bunu tersine çevirecek kadar boş yaşamaya direten!

Bana hayatı öğretiyor bu güzellik, yıllardır. Benim ona hatasını gösterip doğruyu öğretiğim anlar sayılı ise onunki sayısız! Yeri gelince bir bakıyor yüzüme "Ah diyor, ne gerek var bu üzülmelere bu isyanlara, gel biraz dolaşalım, açılırsın.."
Kimsenin yapamadığı, dokunamadıklarına büyük ustalık ve artık hayatın görmüş geçirmişliği ile daha yumuşak ancak daha bilge dokunuyor. Bunu yaparken yediği azara rağmen sahip olduğu o büyük özelliği ile geliyor yanıma. "Evet tartıştık, ama ben hep yanındayım.."
Evet hala uyuyor karşımda, yaş aldığından mütevellit çoğu zamanını uyuyarak geçiriyor.
Ama arada gören tek gözünü aralayıp bakıyor bana, orda mıyım hala diye.
O bu hayattan göçüp gitmeden ondan öğreneceğim çok şeyim var. Sormayı beklediğim sorular ve dinlemeye can attığım cevapları ile birlikte.

4 Şubat 2011 Cuma

Rahatsız bir şekilde özlüyorum.
Artık içim büzüşüyor, gırtlağıma yumrular takılıyor da öyle yardım istiyorum kendimden. Yoksa kendimi kendi halime bıraktım, çoktan. Al dedim, ne yaparsan yap. İster bağla, ister sal..
Bu sefer sandığımdan daha beter oldu yeryüzü. Oysaki ne umutlarım vardı kendime dair, bendeki yaşama dair.
Hepsi fos.
Bunu farketmek de çok acı verici. Ama neylersin işte. Olan olmuş, derelerden çok sular geçmiştir bile.
Geriye kalanın içi çok boş. Artık sadece elime koluma çarpar oldum. Duvarlar da geniş..ulaşamıyorum bile.
Hali hazırda beslediğim ve yetiştirdiklerimin boyu bana yetişemedi. Ekinler diz boyunda kaldı hala.

Benim planlarım böyle değildi ki.

Ben bütün bunların..

"ama insanın gerçek yeteneğini,tüm yaşamını,kanını,aklını,varoluşunu, verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki... bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün.ama hayır,hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum.sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla,namus anlayışınızla,başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok.aranızda dolaşmak için giyiniyorum.hem de iyi giyiniyorum.iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için.aranızda dolaşmak için çalışıyorum.istediğimi çalışmama izin vermediğiniz için.içgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için.hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum,birşey yapıldı sanıyorsunuz.yaşamım boyunca içimi kemirttiniz.evlerinizle.okullarınızla.işyerlerinizle.özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz.ölmek istedim,dirilttiniz. yazı yazmak istedim,aç kalırsın dediniz.aç kalmayı denedim,serum verdiniz.delirdim,kafama elektrik verdiniz.hiç aile olmıyacak insanla biraraya geldim,gene aile olduk.ben bütün bunların dışındayım..."

Sadece Tezer Özlü'yü anmak istedim ve yalnızca onun konuşmasını..