Benim havalar çalmaya başladı.
Akşamlarının o serin esintileri, sabah erken saatlerinde güzergahımı paylaştığım 2-3 tanıdık sima ile fikir birliğine varılan "hırkasız olmuyor artık" cümleleri, espadrillerimin artık bugün itibariyle "beni akşam giyme" uyarıları, giden leylekler, gelen ise sadece birkaç yeni kitap.
Leylek demişken, hüzün veriyor her defasında gidişleri. Sanki burada tad/tuz kalmamış, bizim de işimiz olmaz dercesine, seneye gelip gelmeyeceklerini dahi söylemeden, öylece, kararlı bir gidiş. Kalanlar ne halt ederse etsin, biz önümüze bakalım diyorlar kendilerince.
Asıl buralar sonbaharla renkleniyor, farkında değiller. Kimileri hüzünlü, benim aksi tarafımı oluşturarak. Asla sebebini anlayamadığım derecede olumsuz, çatık kaşlı, omuzlar düşmüş. İçten içe sürekli söylenme halinde.
Faturayı ha kesti kesecek çıkmayan güneşe yada erken gelen buluta.
Delirdiniz mi kuzum? Yerinde mi algılarınız?