12 Ekim 2012 Cuma

Orada varsın ya, en azından buradan koruyorum seni.

En büyük yalancının aslında kendim olduğunu bilip, üstüne üstüne yalanlar sıralamaya nefessiz devam ediyorum.
Seni kandırıyorum mesela. Geçen bir başkasını da kandırdım. Virütik bir sorun ancak kim olduğunu seçemiyorum. En çok ben üzülüyorum inan! desem belki inanırsın. (belki?)

Tıkalı damarlarımda minik borular var. Açılsın diye derin derin nefeslerle çalıştığım, yutkunduğum, ama hiç belli etmediğim.

Galiba hep bir çaba var, olmaya dair.
Sakin, gizli ve yüksek davranmaya gayretler, olaylar, birşeyler.

Rolümün tamamlayıcısı vurgular da var, yardımcı bir nevi yan rol.
Mevsim değişikliğinden destek alıyorum. Sıcak havaların o açıklığından bir nebze kurtulmuşum, hırkalarımın iç ceplerinde taşıyabiliyorum, kimse görmeden.
Ne seni ne de bir başkasını dinleyebiliyorum şu sıralarda. Konuşulanların hepsi kayıt altında, vakti zamanı geldiğinde çıkarıp yanına çay demleyeceğim. Yüzüme yapıştırılan tebessüm, şeker niyetine eriyecek her defasında. Ne gördüğünden farklı, ne de göremediğinden uzak.
Rüya görmek için uyumayı etik bulmuyorum senin gibi. Ayıkken, aydınlıkken de gelebilir isterse. Ama isterse.

Kapı numaram değişmiyor, zil seslerim aynı. Ulaşılmazlığın anlamı yalnızca bakıp göremediklerinde gizli.
Defalarca aynı şarkıyı dinleyerek, notalarını evire çevire tersten okuyarak aynı gözlüklerin arkasından farklı gözlerle bakarak deneylerimin raporlarını hazırlıyorum, hepsi mutfakta. En alt çekmecede.

Uykular yaratıyorum, bakıyorum ki paralelliklerde de konumlarımız aynı. Ne sen yanaşabilir, ne ben koşabilir iki uygar medeni organizma.
Organik yaşam destekleri ile dolup taşan nefessiz, acısız ve gerçekçi hikayelerin hepsi birebir sansürsüz rüyalarımda.

"Yol ayrımlarında durmuşum, oturmuşum, kahvem elimde.
Sırtımdaki incecik rüzgarın aslında beni huzurlu kıldığını üşüyerek hissediyorum. (O hırka ama, başrol O'nun.)
Dakikalarca süre gelen sesleri işitip her defasında daha çok özlediğimi farkediyorum tarihsel akışına kapılıp birkaç fotoğraf karesinde hikayeleşen hatıralarımı. - oradakini - beridekini - yandakini.
Oturup hatırlamak istiyorum diyorum, koklaya koklaya getiriyorum gözümün önüne. En ufak yapı taşına kadar. Hem iyileri hem kötüleri. İkisinde de var olan yaşam olgusunu ve o korkuların önündeki dağ gibi duruşunu kıskanarak, gülümseyerek hatırlıyorum."
Orada varsın ya, en azından buradan koruyorum seni.


Çay demlesek mi?
Yanında kurabiye de var?



b'1010