30 Kasım 2011 Çarşamba

mide kazıntısı

Sen bakınca uyuyamıyorum.
Her seferinde aynı ritmik hareketler ile düzelip, bakıp, gülümseyip, devam ediyorum kaldığım yerden.
Nefesimi dinlerken aldığın eş zamanlı solukların da farkındayım. Hatta bazen şunu bile düşünüyorum ki, nasıl oluyor da senkronize olabiliyoruz bu denli apayrı insanlarken?

Ayaklarımız bile birbirimize benziyor. Oldukça zor bir ihtimal oysaki. Ayak bu. Yapı gereği zor bir uzuv. Ama bizimkiler benziyor. En çok da buna gülüyoruz, ne güzel.

Her ikimiz de biliyoruz, sen bu kapıdan çıktığında aslında diğer bir kapının eşiğinde olduğunu. Bununla eğlenebilecek kadar büyümüşüz ama her ses de kapı gıcırtısına benzemez ki! haksızlık. Düpedüz haksızlık!
İstediğim kadar bağırsam da değişmeyecek kadar haksızlık.
İşte bu yüzden susuyorum..

Susabildiğim yere kadar devam edip, çatlama noktasında içime konuşacağım. Ters çevireceğim ağzımı, gırtlağımdan aşağıya alabildiğine yüksek seste avazım çıktığı kadar bağırıcağım. Hepsini yutacağım teker teker. Hiç soluksuz, hiç paylaşımsız. Tam kendim gibi, aynı sen olmayan gibi. Tümünün ağırlıklı ortalaması düşüncelerimin sadece küçücük bir parçası. Bunu bilmek de biraz soda etkisi, en azından dakikalık minik hazlar gibi, puff.. diye sönenlerden.

Bazı takıntılarım var, çok istikrarlı. Dünyalar bir araya gelse vazgeçemeyeceğim cinsten. Katı, kesin, kararlı.
Bazı inatlarım da var, çok sıkıcı. Bir o kadar kurallı ama oldukça gereksiz.
Kimi zaman vurduklarım da var. Kuru sıkı gibi zararsız, ama destekli.

Hepsinden korudum mantığımdan önce kendimi, sonra da seni. Elbet dedim ölü doğacak bu çocuk, bırakalım da keyfini sürelim. Kendi elimizle kendimizden etmeyelim. Zaman denen bok çuvalını deşip kokutmayalım. Vakti kerahatte rahat bırakalım bünyeleri. Aslolan her ne ise, bırakalım kendi görsün.


Beklemek bana kaldı. Kısa çöpü ben çektim. Şans denen boncukların en kötü renklerine ben denk geldim. Ama en çok ben gördüm.

Yazarın dediği gibi; "dilimin kilidini çözen yüreğime kilit vurmuştur."

b'2911





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder