9 Mayıs 2014 Cuma

Yollar uzadı..


 
Varoluşun sebebi kayısı çekirdiğinde saklı. Çok uzakta değil.

Uzak yollara giderken o bitmeyen virajlardan bilmem kaçıncısının kenarından dönüverdim yine..
Ah, hayır..! Kabullenmeyecektim değil mi? Sonuna kadar savaşacaktım bilinmeyenler uğruna? Bilinmeyen, bir denklemdeki zavallı x kadar akıllı bile değilken üstelik?
Kuvvetli yaratımlarımın yansımalarının içinde o saçma silüetler ile başbaşa bırakıldım kendim tarafından. Yüklüğüm öyle dolu, öyle biçimsiz ki, iki büklüm kaldım hayal gibi manzaraların kıyısında. Yok dedim, var dedim. Gittim, geldim. Türlü türlü konuştum, her kılığa girdim.
İçmedim.

Kimseden bir yudum içmedim.

Hep konuştum.
Elime ayağıma tutuna tutuna konuştum. Susuz kalana kadar konuştum.
Ben yıllardır konuşmamışım. Bunu bağıra bağıra konuştum.
Herkes dinledi. Bir gün o, diğer gün onun eli, başka gün onun kulağı. Her gün başka bir parçaya eklemlendim. Yutkunamadım, yutkunamadığımı günler sonra gördüm.
Nabzımı kontrol edemedim.
Gözlerimi hiç edemedim.
Herkes herşeyi gördü. Herşeyi duydu. Utandım.
Ama en çok gidenden utandım. Utandığımı anladığımda kaybolan ayaklarımdan daha çok utandım.
Çakılı kalan o sivri parçalar var ya, hepsinin üstüne oturdum teker teker.
Canımı yakacağını baştan söyleyenler ile hesabımı kestim. Borçlu çıktım, klasik.
Binbir dünya içerisinde en sakinine sığındım. Günlerce o kanepede kaldım. Dizlerim acıyordu, iyileştirdim. Tütüne sardım.
Titremelerimi görmezden geleyim dedim, çok zorlandım. Onları da çağırdım.
Seni de çağırdım. Defalarca. Saatlerce. Günlerce. Rüyalarca!

Sesler ile aram iyi değil. Seslenmedim. Seslenemedim.
Düşüncenin gücüne inandım. Her bir çağrım, kapını tıklattığım parmaklarımdan daha gürültülüydü. Her seferinde yeniden hoşgeldin demem gibi. Avazım çıktığı kadar yüksek.

Yerden de çok yüksek.

Kaldırımdan düştüğüm kabusların etkisi gibi. Boşluk hissi. Ani boşluk ve en sevdiğim paniksel vakalar.
Alışık olduğunu sanmak başka ama buna alışılmıyormuş. Sanılanın tam da aksine çarklarda kalan birkaç kemiksi doku ve tıkalı dişler. Ölümsüzlük gibi tıkalı. İmkansızın neredeyse eşanlamlısı : Ölümsüzlük.
Kurtuluşun ipi dolanık. Elimde tığ sabırla oturdum başına bu defa tamam, dedim.

Yetişemiyorum kendime verdiğim sözlere. Aynada tekrar ediyorum. Yine yetişemiyorum.
Bünye emmiyor söz vermeden. Gözlerimin içine baka baka tekrarlıyorum. Kafamdaki müzik hiç es vermiyor.

Aynı notanın ritminde, elimde dizlerim, kanepede oturuyorum.

b'0805