28 Mart 2011 Pazartesi

Gri

Sadece o kısa andan ibaretti varlık ve yokluk. Çizginin öte yanı bilinmezliklere aç, bu yanı yalnızlıktan muzdarip. Sıkışıp kalınan nokta tarihte eşi görülmemiş bir kıvamda, önümde.
Canlı tanık oluyorum çeşitlenmiş, gürleşmiş ve hatta başkalaşmış ben'liklere, biz'liklere. (İhtimal dahilinde olmayan süprizdir zaten.) sanki çoğalırken aşkla, tutkuyla sevişmiş ve altın vuruşla tamamlanmışlar, adeta.
Şimdi karşıma alıyorum ne var ne yoksa. Sensizlik, bensizlik hepsini yoğurdum. Ne eksik ne fazla.
İçine kuru yaprak da girdi, saç teli de.
İzole yaşamlara, korunaklı ruhlarla sıkıntısal semptomlar yaşıyorum. Cam fanusun içinde hayal ederek tırnaklarımı kemirmek, sivilcelerimle oynamak ve yalnızca izlemek.
Baktım kıramıyorum, taşıyabildiğim yere kadar taşımaya söz verdim. Bir yerde elimden düşer de yara alırsa ne ala. O zaman umut edip, var'olmaya karşı direncimi yeniden yeşertirim.
Seni yine düşünürüm.
Yine özlerim.

İçten içe birbirine dolaştırdığım zincirler panik haliyle çözülmüyor. Sakinlik, iyi bir ışık ve sivri uçlu bir alet şart. Sabır hatta burun farkıyla önde hepsinden. Ağır, temkinli ve heyecanlı. Yaşantıların yansıması baz alınarak, sabit ama tebessümle.

b'2803

26 Mart 2011 Cumartesi

* no'lu oda

Yerleşebilen insanlara özenmişimdir oldum olası. Bir türlü o evreye nail olamadım, aynı evde oturmama rağmen. Kolilerimde 2.derece kurtarılacak önemde eşyalarım, çalışma masamda tuhaf zamanlardan kalma birbirinden egzantrik nesneler. Bakıp hatırlayamamak daha trajikomik.
Çantalarım, bir komut ile kendini yüklemeye dünden razı. Hatta mental olarak zaten yüklüyüz imajındalar.
Oldukça samimi ortamda bir o kadar uzakta.

Sıraya koydum,
Dışarı sarkıp odamı silkeleyeceğim. Ucundan hafifçe tutarak, akıp gitmelerini izleyeceğim. Aynı zamanda hızlıca savurarak.
Herşeyin boşalmasını izlemek istiyorum. Rüzgar olursa işim kolaylaşır, olmazsa da canı sağolsun. İyice yorulmadan içeri almayacağım. O mis kokusuna tekrar bürünmesi, renklerin geri gelmesi, ağırlıkların azaltılması şart.

Hepsinin altında nefes almaya çalışmak çok sapıkça. Bünyemde delikler açıldığını hissediyorum. Galiba güvegiller artık beni kemiriyor!
Alanlar yaratmak lazım, yaşanacak. Sahiplerinin ben olduğuma onları inandırmam lazım. Başı boş dolaşmamaları gerektiğini, kime ve neye ait olduklarını bilmeleri lazım.
Yüksek gerilimlere mahal vermeden, sessizce öğretmek lazım.

Belki bu şekilde baharın geldiğine, gelmek istediğine inanabilirim.

15 Mart 2011 Salı

Bir kere yaptım, yine yaparım.

Yine hayallerim, battaniyem ve çayım var. Bu sefer hayal'in dışına doğru çıkmasını "istiyorum."
İstemek nereden başlıyor ve ne yollardan geçiyor seyreylemem şart. Ki bünyem kovalamaya alışık, didinmeye, uğraşmaya. Yıllar önce anlamıştım bu dünyaya gelme misyonumu. Halen de aynı fikirdeyim. Birşey değişmedi.
Kişi beklentisizliğin mutluluk getirdiğini anladığından itibaren ritmi değişiyor, hayatın. Eleştirilere maruz kalıyorum. Umutsuz diyorlar - alakası yok.
Önce ayırt edebilmek lazım. Beklenti ile umut arasındaki kocaman gözüküp yaklaştıkça incelenen çizgi ve arkasını.
Şimdilerde herşey çok daha net.

bir çok atı,
ardlarında bıraktıkları nallardan buldum ben.
Gitmene lüzum yoktu,
…papatyalarla, ayçiçeklerini ayırmayı
ustam çobanyıldızından öğrendim ben.
Ama yine de
bahara bir dilim mavi var,
son çeyrek biraz hüzünlü olur,
olsun
tersine akan trenlere raylarında
çok umuttan gemi yüzdürdüm ben.

T.U.




8 Mart 2011 Salı

Adım : kadın

yaşım : 29
şehrim : İstanbul
adım : kadın

Yaşam alanınız ne olursa olsun, eğitiminiz, aile terbiyeniz, iş hayatınızdaki başarılarınız veyahut anneliğiniz.
Ne acıdır, ne yazıktır ki; toplum sürekli bir çift meme ve bir vajinadan ibaret olduğunuzu tepenize bastıra bastıra anlatmakla meşgul. Geri kalan teferruat, fazla bilgi, saçmalık.

Kadın şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır. Kadın yerini bilmelidir, Kadın yeri geldiğinde susmalı, dayak yemelidir. Sakıncası yoktur. Haketmiştir.
Bir gün yolda tacizine uğradığım bir erkeğe bağırıp çağırmadan kendimi tutarak şöyle demiştim :
"Senin kız kardeşin, annen, sevgilin yok mu? Düşünsene senin bana yaptığına onlar da maruz kalıyor. Ne düşünürdün?" 
Sinirden ellerimin titremesine hakim olmaya çalışarak cevabını bekledim, kafasını eğip gitti. Bu demek değildir ki yarın başka bir kadına aynı şeyleri yapmadı. O an gözlerimin içine baktığında, gözünün önüne gelenlerin yansımasını gördüm, hırsını, hormonlarının yaptığı baskıyı gördüm. Devamını konuşabilecek sabrım sona erdiğinden derhal uzaklaştım olay yerinden.

Ben biraz da kıskançlığa bağlıyorum, kadının toplumdaki yerinin hep ikinci sıraya atılmasını. Hani tabiatın en büyük mucizelerini bünyelerinde barındırdıkları için olduğunu düşürüm. Azim ve hırslarının birşeyi gerçekten istedikleri vakit nasıl şahlandığını bilirim. Sabretmeye ve emek vermeye hazır halde dünyaya gelişlerini, omuzlarına yüklenen yüklerle, ikinci sınıf insan muamelesini bir arada nasıl yürütebildiklerini işte bu güce bağlarım.
Neslinin devamını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda toplum içindeki saygınlığını devam ettirmeye çalışan, bir savaşçı veya bir heykeltraş.



Porsuk nehirlerin geçtiği kadınlar
Hepsine yüzer kere rasladım en azdan
Umutsuz sevdalara tutulmak onlarda
Bozkıra doğru seyrele seyrele yaşamak onlarda
Verdi mi adama her şeylerini verirler
Ben gördüm ne gördümse kadınlarda
Porsuk nehrinin geçtiği

Kızılırmak parça parça olasın

Bir parça ekmek siyah on kuruşluk kına kırmızı
Taş toprak arasında türküler arasında
Karanlıkta bir yanları örtük bir yanları üryan
Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı
Kimler ürkütmüş acaba bu kadar kadını

Dicle kıyılarına tren varınca

Büyük bir gökyüzü git allahım git
Genel olarak önce kaşları görünür
Sonra bütünsüz uykuları kaşla göz arasında
Yanaklarında çıban izi taşıyan kadınlar

Gül kurusu

Bir gün sizin de yolunuz düşer memlekete
Siz de görürsünüz bunları kadınlarda
Ödevleri yenilmek olan hep
Bıçakla kemik arasında
Yenilmek
Kadınlar 




C.S.