Benim havalar çalmaya başladı.
Akşamlarının o serin esintileri, sabah erken saatlerinde güzergahımı paylaştığım 2-3 tanıdık sima ile fikir birliğine varılan "hırkasız olmuyor artık" cümleleri, espadrillerimin artık bugün itibariyle "beni akşam giyme" uyarıları, giden leylekler, gelen ise sadece birkaç yeni kitap.
Leylek demişken, hüzün veriyor her defasında gidişleri. Sanki burada tad/tuz kalmamış, bizim de işimiz olmaz dercesine, seneye gelip gelmeyeceklerini dahi söylemeden, öylece, kararlı bir gidiş. Kalanlar ne halt ederse etsin, biz önümüze bakalım diyorlar kendilerince.
Asıl buralar sonbaharla renkleniyor, farkında değiller. Kimileri hüzünlü, benim aksi tarafımı oluşturarak. Asla sebebini anlayamadığım derecede olumsuz, çatık kaşlı, omuzlar düşmüş. İçten içe sürekli söylenme halinde.
Faturayı ha kesti kesecek çıkmayan güneşe yada erken gelen buluta.
Delirdiniz mi kuzum? Yerinde mi algılarınız?
Múm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Múm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
25 Eylül 2011 Pazar
20 Haziran 2011 Pazartesi
Achtung!
Hiç birşey elime hazır gelmeyecek bu hayatta. Hep kaba etimden terler akıtarak sahip olacağım bazı şeylere, seni de öyle tanıyacağım mesela.
Bunu anladığım günden beri çok rahatım. Nedenlerimin en başında gelen meğer buymuş, bilmezmişim.
Şimdi günler dönüyor. Günlerin en saçma döndüğü zamanlar, dutlar olmuş ama, bazı erikler için erken vakit. Ama ben öyle kabul ettim. Hangisi ötekinden önce gelirse gelsin, ötekinin aklı kalmıyor.
Sevdirdim, baktım sevdiler. Benim başarım değil, onların dengesi.
Tahammulsüzüz değil mi,
birkaç dakikadan fazla boş konuşmaya, genel ve doğal olarak aptallığa, dinlemeye! okumaya! hatta sevişmeye! bile.
Duyumsamaktan bile yüksünüyoruz. Ne imiş, nedenmiş, ne zaman ve kim imiş? Ne çok zaman alıyor değil mi, ruhani tembelliği sınarken geçen zaman baya ürkütücü.
Henüz olmamış bir meyve olur,
çocuk olur, fırındaki kek bile olabilir.
Hatta o kek ben de olabilrim.
İstekler var, yanlış anlatıyorum lakin. Aklımdan geçen ile dilimden çıkan bir olmadı mı, birbirlerinin pisliğini örtemeyecek kadar zorlaştırıyor seni, beni.
"Konsanstrasyon" yeni amacım. Artık peşinden koştuklarım, tümden gelenler.
"Sen kokmadı aslında hiçbir şey
Özbeöz sendi zaten
Şimdi çare esmek
Denizlere karışmak
Sessizliğe karışmak ne çare?" (B. Keskin)
b'2006
Bunu anladığım günden beri çok rahatım. Nedenlerimin en başında gelen meğer buymuş, bilmezmişim.
Şimdi günler dönüyor. Günlerin en saçma döndüğü zamanlar, dutlar olmuş ama, bazı erikler için erken vakit. Ama ben öyle kabul ettim. Hangisi ötekinden önce gelirse gelsin, ötekinin aklı kalmıyor.
Sevdirdim, baktım sevdiler. Benim başarım değil, onların dengesi.
Tahammulsüzüz değil mi,
birkaç dakikadan fazla boş konuşmaya, genel ve doğal olarak aptallığa, dinlemeye! okumaya! hatta sevişmeye! bile.
Duyumsamaktan bile yüksünüyoruz. Ne imiş, nedenmiş, ne zaman ve kim imiş? Ne çok zaman alıyor değil mi, ruhani tembelliği sınarken geçen zaman baya ürkütücü.
Henüz olmamış bir meyve olur,
çocuk olur, fırındaki kek bile olabilir.
Hatta o kek ben de olabilrim.
İstekler var, yanlış anlatıyorum lakin. Aklımdan geçen ile dilimden çıkan bir olmadı mı, birbirlerinin pisliğini örtemeyecek kadar zorlaştırıyor seni, beni.
"Konsanstrasyon" yeni amacım. Artık peşinden koştuklarım, tümden gelenler.
"Sen kokmadı aslında hiçbir şey
Özbeöz sendi zaten
Şimdi çare esmek
Denizlere karışmak
Sessizliğe karışmak ne çare?" (B. Keskin)
b'2006
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)