12 Nisan 2011 Salı

Ego'sal

..
Kimi zaman - ki şimdi de o zamanlardan biri - yutkunup, sağlıklı düşünmek için yiyorum beynimi. Ani ve aksi hareketlerin doğurabileceklerine katlanabilir miyim bilmiyorum. Nazik ve narin bir o kadar da dokunaklı düşünceler bunlar.
Bıngıldak gibi. Yanlış - veya tedbirsiz - amatörce yaklaşmamalıyım. Oluşabilecek çukurlar, bir ömür üstüne yapışmaya yeter de artar.
Derin nefesleri ciğerime çekmekten, içimden bilmem kaçlara kadar saymaktan, hayal kurup sakinleşmek için yaptıklarımdan yanıma kalanlarla dolduracağım türlü boşluklarım var. Bazen bir burun, bazen göbek deliği.
İnce eleyip sık dokumak deyimini ortak nokta yaparsam, içinden çıkılması zor paradokslar doğurmasına da katlanmalıyım.
Yapmazsam, daha çok şeye katlanmalıyım.
Ama hep katlanmalıyım.

"Susuzluğu gidermek için şelaleye ihtiyaç yok nasılsa, çeşme de görür bu işi, kafi."

Rüyalarımda hep aynı şeyleri görmüyorum. Bir şeye dibine kadar inanıp yürümedim hiç. Hep bir B planım vardı. Ne kadar sıkıcı.
Sanırım bu sebepten zamanlar aktıkça, düşündüklerimin odak noktaları şaştı. Hepsinde neredeyse standart olarak görülenler, artık kadrajdan kadraja değişiyor. Utanmadan.
Zaman ne kadar piç ve zeki.
Bende yerinde olsaydım parmağımda oynatırdım ben'i. Tüm zaaflarımı bilen eski sevgiliden farksız açığımı gözlüyor, bariz.

Şimdi ben, ne olup çıkmalıyım karşısına? Ters köşelerdeyken akıllanmak monoton bir hal aldı sanki gitgide.
Risk almak için hala vaktim var. Tersini düşününce taşıdıklarımın sayısı da gramı da artıyor durduğu yerde. Durup dururken bunlara maruz kalmayı seçmek körlük mü? Vicdan mı? Kendin için yaşamayı becerememek mi?

Seçmediğim her olgu için, bir hakkım olduğunu düşünüyorum.
Küçük de olsa o hakkı doğurmalı bu bedenim.

1 yorum:

  1. "Yazgıları olan insanlar. Kendilerini taşırken yazgılarını taşıyanlar. Tüm kahraman hamallar ırkı." (Nietzsche)

    YanıtlaSil