7 Ekim 2011 Cuma

Ceviz likörü ve badem

Sanırım insanın kendine verebileceği en güzel ödül, gördüğü bu basitlikler, çirkeflikler ve kirlenmiş insanların arasında olmadığına, olamayacağına karşı ettiği şükür olsa gerek.

Karşılaşılan saçmalıkların içerisinde serzeniş hep olur. Nedeni niçini bir kenara bırakarak belki nasıl? daha önemli bir soru. Cevabını vermek daha bir zor, belki önemi ondan ileri geliyordur. Zaman geçtikçe bozulan yada küflenen yemek artığı gibi birşey bunun benzeri, gördüğüm kadarıyla.
İnsanlar da öyle.

Bir daha yapmayacağıma dair büyük konuştuğum şeyler vardı. Bazen de korkardım gün gelip yüzleşmek, tükürdüğümü yalamak durumunda kalmak, dahası pişmanlığını ağır yaşamak olursa ucunda diye, açamazdım ağzımı. Hatta aklımdan geçirmekten dahi çekinirdim.
Meğer insanı hafifletirmiş. Söylemek gerektiği yerde ifşa etmek, o ağızdan çıkarmak veya yazmak hiç olmadı şiir okumak yada ne haltsa! yararı varmış zararından çok.
Kişi, kendi kendisini koruyamadığı müddetçe varolmasının bir anlamı da yok.
Etraf çok zalim. Herkes anasının gözü. Önüne bakarken arkasını kolaçan edecek kadar yetenekli. Kalmadı ki seni şöyle bir süzmeden gözünün içine bakacak insan. Yada benim şanssızlığım.

Bence sonu gelmeyen bir paradoks gibi gözükse de, senaryonun finali çoktan hazır.
İnandıklarımın, düşündüklerimin arkasında durdukça aldığım zevk on kaplan gücünde. Bir yudum daha içerim ceviz likörümden ki, değmeyin keyfime!

Kendime aynada baktıkça bazen gördüklerim karşısında hayrete düşüyorum.
Aynada gözümün içine bakamadığım zamanlar olmuştu benim, hatırlarım. O kadar yenik o kadar boynu bükük kalmıştım ki zavallı ben'ime, yanaklarım al al olurdu da işimi görüp çekilirdim karşısından.
Şimdilerde iyi anlaşıyoruz. Bu sefer o tiyo vermeden bildim ben oynayacağım atı. İçsesim, öngörülerim, altıncı hislerim hepsi aynı yöne bakıyor bu sefer.

Çok biriktirdim, hatta çöp suyu gibi akıyordu artık alttan. Nereyi kapasam, başka yerden akıyordu zaar.
Meğer anlaşmalıymışım, o küçük puntolarla altta yazan ayrıntılı cümleleri okumalıymışım. Nasılsa lüzum yok dediğim her bir minik detayı özümsemeliymişim.
Şeytanın ayrıntıda uyuduğunu unutmamalıymışım.
Çok sessizlikten değil çok sesten korkmalıymışım.

Ağaran saçların anlamları varmış, teker teker. Bence oturup biraz da onları dinlemeli. Kolay değil, yeni yeni yerleşiyorlar artık canları nereye isterse oraya. Yeni geldiler, bir çay demleyeyim ben,
yorulmuşlardır.

b'0610

2 yorum:

  1. geceye başlarken derin bir kavanoza yoğurt mayaladım sevgili betty, annem demişti ki, kabın çapı ne kadar dar olursa o kadar iyi tutarmış. "demek içindeki ısıyı böylece daha iyi muhafaza ediyor" diye düşünmeye başladığım an kendime geldim. bunu açıklamaya gerek yok, yıllarca tecrübe edilmiş bir şey için içime şüpheler, bahaneler, gerekçeler, nedenler örüp içinde debelenmeye gerek yok. neyse... üst üste iki filmden sonra kavanozu açıp, yoğurdumu seyrettim uzun uzun. nefis görünüyordu:)

    YanıtlaSil
  2. ben de istiyorum o likörden.

    YanıtlaSil