6 Ocak 2017 Cuma

Suya inanmak




Herşeyin altından yürüyen bir su var. İpince, uzun bir koridor boyunca ilerleyen.
Bilgi o suda gizli.





Yokuş aşağı freni tutmadan yuvarlanan sen ve ben, değdiğimiz ne varsa altımıza alıp peşimizden sürüklediğimiz iyiler, kötüler, belirsizler. Kimliksiz anlarda yakamızdan tutan hava boşluğunda biriken minik moleküller ve gitgide yükselen volüm. Sınırsızlık çağında baş vermiş, bir türlü patlayamayan irinler. Yalanlar, riyalar, senden uzak sen gibi olmalarla bir olmuş dil oyunları. Gözlerin içinde en az üç adet farklı çıkışlı hikayeler. Hepsi birbirinin yedeği olmuş, kopya olduğundan habersiz birleşen hayatlar. Sunumlardaki renk kakafonisi, parmağın ucundaki güvensizlikler. Sarıldığın vakit batan dikenden duvarlar. Düşüncenin içine hapsolmuş bir dolu gölge ikizler. Ellerken farklı işitirken farklı gelen duyusal boşluklar. Gelmeyen rüyalar, bitmeyen sabahlar. İnatlaştıkça daha da boğan dünyanın 50 bin tonu. Dokunmakla bir türlü anlaşılamayan algısal hissizlikler. İnanç sistemlerinin devrelerinin yün yumağı gibi birbirine girdiği tarihler. Zamansal düşüncenin her gün biraz daha anlamsızlık kazandığı geniş yuvarlak içinde, gelip gidemeyip, biraz daha gelenler. Üstüste değil bazen yanyana ağırlaşan koku. Özgüvenin her allahın günü yeniden çimlenmeye ihtiyaç duyduğu toprak. Büyük enformatik boşluklar. Yoğun akan yağmurların yıkayamadan kirlendiği yeryüzü.

Herşeyin altından yavaşça ilerleyen bir su var.
Dünyanın beyni o suda gizli.


b'060117

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder