22 Ağustos 2011 Pazartesi

şeker tüm gerçekliği bozar.

kahvemizi birlikte yaptığımız günlerden biri idi.
"şeker kullanıyor musun?" sorusunu sormamanın o müthiş rahatlığını bir ben bilirdim. Çünkü karşındakiyle bir fincan kahveden alınan tadın aynı olduğunu bilmek, bence bir çeşit mutluluk veya huzurdu ve sana bu asla saçma gelmezdi. Aynı şeyi savunurduk ikimiz de,
"çaya ya da kahveye konan şeker ve zavallı kayıp lezzetler"

Çok abarttığımı söylerdin. Tepkilerimin bazen şiddetli, tepkisizliklerimin de bir o kadar korkutucu olduğunu.
Bazen bana baktığından benden korktuğunu düşünürdüm alttan alttan. Çaktırmazdım ama. Korku kelimesi biraz fazla gibi geliyor ilk yazdığında ama tam karşılığı bu. Endişe, kaygı..bunların hepsi çok yalaka. Korku. Gerçekçi ve doğal.
Çabuk sinirlenirim. Genelde çabuk sinirlenen insanlar çabuk söner. Ben sönemem. Uzunca bir zaman bunu bekledin benden. Yapamayacağımı bile bile. Yapamadım. Yapamazdım çünkü ortada böyle birşey yoktu. Elimden gelen de yoktu. Ki elimden birşey gelemezdi bile. Anlatamadım. Konuşsam da aynıydı, sussam da. Her ikisinin de yolu bambaşka yerlere çıkardı. Hatırlar mısın?

Ben uyumayı çok özledim.
Uykunun hakkını vererek uyumayı. Dahası uyandığımda neye uyandığımı görmeyi.
Gördüğümü bilmeyi. Ve sonraki sabah keyfinin kokusunu.
Uyanamıyorum uzunca süredir. Günler gecelerin - veyahut uykuya dalabildiğim zamanlar diyelim - sadece devamı niteliğinde. Arada bir fark göremiyorum, göremeyeli uzunca zaman oldu.
Sanki yastığım tüm gün yanağımda bir yerlerde. Üstüm örtülü, geceliğim içimde, onun üzerine geçirilmiş iki üç parça kumaş. İlk başlarda mide bulantısı yaptı, sonra baş dönmesi. Artık alıştım.
Ona bakarsan daha nelere alıştım, bir bilsen. Duymanla korkman bir olur, kalıbımı basarım.

Hala küfrediyor musun bana? Belki küfür ters manalara yol açar ama başka kelime bulamıyorum, anla.
Belki bir kaşık suda boğabilecek kadar tiksiniyorsundur bedenimden, beynimden?
Ben insanların bu huylarına da alıştım. Şaşırma yetim günden güne kendini kaybediyor.
Artık şaşıramaz hale geldiğimde misyonumu tamamladığımı veyahut evrimleştiğime inanmaya başlayabilirim. Herşeyin yolu buradan geçiyor. Sindirdiğin anda, anahtarlar cepte.

Kan seviyemde düşüşler yaşayabiliyorum. İnsanım en nihayetinde. Savunma mekanizmamda devasa delikler, korunmasız bir şekilde yaşamımı idame ettiriyorum. Böyle zamanlarda farkına varmadan yada elimde olmadan diyelim ortak bir enerji akışının içinde yer aldığımıza inandırıyorum kendimi. Bir anda oluyor tüm bunlar. Daha sana varamadan çekiyorum fişi, koşa koşa..

bazen tüm varlığımla engel olmaya çalışıyorum. ama sen duyumsuyorsun, hissediyorum.
hislerim kuvvetlidir, şaşırtırdı kimi zaman beni de bilirsin. Şiddeti arttığında ben dahi tanıyamaz olurdum aynadakinin ben mi yoksa sen mi olduğunu.

neyseki ben artık şaşırmıyorum.
tüketmekte olduğum en güzel hissimin şerefine.


2 yorum:

  1. Kahve dışında sıcak bir şey içemeyen benim için ilk paragrafın bir dart okuysa, ben de kırmızı bull um ve bir de hatırlattıkları...

    YanıtlaSil
  2. niye hep birşeyler hatırlatır veya saklar? nedir bu bambaşkalığı?

    YanıtlaSil